
Görmek için göz kapaklarını kaldırmak yeterlidir. Peki, kameralar bu görme işini nasıl yapıyor? Kamera da görme işi CCD’ler sayesinde olur. Bell Laboratuvarları’ndan Willard Boyle ve George Smith’in Ekim 1969 yılında icat ettikleri CCD’ler yarı iletken elemanlardır. İlk defa güvenlik amaçlı kameralarda siyah-beyaz olarak kullanılmaya başlanmıştır ama ilk yayın kalitesindeki CCD’ler 1985 lerde piyasaya çıkmıştır. CCD’ler MOS(Metal Oxide Semiconductors) yapılıdırlar. Teorik olarak ömürleri sonsuzdur. Tüpler gibi güneşe tutulduklarında delinme riskleri yoktur. Darbe ve sarsıntılardan kolay kolay etkilenmezler. Kamera tüplerinin yüksek voltaj istemeleri, fiziksel boyutlarının büyüklüğü ve kullanım ömürlerinin kısalığı gibi sorunlar nedeniyle doğadaki arıların gözü örnek alınarak CCDler üretilmiştir. Bu gözler yüzlerce küçük parçacıktan oluşur. Petek gözde oluşan hayal, birbiri yanı sıra duran noktaların algılanması şeklindedir ve her nokta, bir ommatid (göz) tarafından mozaik gibi algılanır. Ommatid sayısı arttıkça görüş keskinliği de artar. Ommatid sayısı karasinekte 4.000; mayıs böceklerinde 5.100 ve bazı su bakirelerinde de 10.000-28.000 kadardır. Basitçe anlatımla her CCD pikseli üstüne düşen ışık oranında şarj olarak bir elektriksel işaret oluşturur. Bu piksellerin işaretleri çıkışta birleştirilir ve resmin tamamı oluşturulur. Profesyonel kameralarda her ana renk için (Yeşil, Kırmızı, Mavi) ayrı bir CCD bloğu kullanılır. Sinema kameralarında ise tek bir CCD vardır.

CCD’lerde yapı olarak aralarında bir fark yoktur. CCD üreticileri arasındaki en büyük fark ışık yoluyla CCD’lerde üretilen gerilimin video işareti olarak çıkışa verilmesi farkıdır. Bunlar:
1-Frame Transfer (FT) CCD
2-Interline Transfer (IT) CCD
3-Frame Interline Transfer (FIT) CCD

Bir CCDde duyarlılık şu faktörlere bağlıdır:
-Bir gözün piksel) fiziksel boyutlarına. Işığı alan piksel boyutu büyüdükçe giren ışık miktarı ve buna bağlı olarak da üretilen gerilim artmaktadır.
-Işığın poz süresine (shutter speed)
-CCD gözünden yansıyan ışık miktarına
-Polisilikon ve silikondioksit tabaka tarafından yutulan ışık miktarına
-Geçiş(transfer) anında kaybedilen gerilim miktarına
-Işığın dalga boyuna
Her sensör boyutu biçiminin benzersiz özellikleri vardır. Bir kamera sensörünün boyutu, görüntü oluşturmak için ne kadar ışık toplayabileceğini belirler. Daha büyük bir sensör daha küçük bir sensörden daha fazla ışık toplayarak daha iyi görüntüler üretecektir. Fakat daha küçük bir sensörün avantajları da vardır. En önemli avantajı ise düşük ışıkta bile çekim yapabilmesidir. Bu aynı zamanda dezavantaj olabilir. Çünkü toplanan ışık CCD hücrelerinde taşma yapar ve görüntüde gürültü denen elektronik bir bozulmaya yol açar. Sensör alanının boyutu, kullanılan kameraya bağlı olarak değişebilir; birçok farklı format ve sensör boyutuna sahip bir çok farklı kamera varken, günümüzde film yapımında en yaygın olarak kullanılan ve film tarihi tarafından standart hale getirilmiş üç film formatı ve buna eşdeğer CCD sensörleri vardır. Bunlar; 16, 35 ve 65mm’dir.
Alan Derinliği Nedir?
Alan derinliği, bir görüntüde net olarak algılanabilen alanın ön ve arka plan genişliğini ifade eder. Diğer bir ifadeyle, kamera lensinin odaklandığı nesnenin önünde ve arkasında net görülebilen mesafenin toplamıdır. Alan derinliği az olduğunda, yalnızca odak noktasındaki nesne net görülürken geri kalan unsurlar flu (bulanık) olur. Bu teknik sıklıkla sinematik bir etki yaratmak için tercih edilir. Yüksek alan derinliğinde ise sahnedeki birçok öğe aynı anda net olarak görülebilir, bu da genellikle belgesel ve doğa çekimlerinde tercih edilen bir yaklaşımdır.
Sinema tekniğinde en çok kullanılan görsel teknik olan alan derinliği için bir diğer önemli faktör ise CCD boyutlarıdır. Belirli bir görsel ve sinematik ton elde edilmek isteniyorsa sensör boyutu önemlidir. Büyük CCD’ler daha çok ışığa ihtiyaç duydukları için diyaframın daha çok açılması gerekir. Birçok profesyonel haber kamerası 2/3 inç CCD kullanırken, yarı profesyonel kameralarda ise ½ veya 1/3 inç CCD’ler kullanılır. Bu 2/3 inç CCD’ye göre çok daha küçük boyut anlamına gelir. Bu nedenle yarı profesyonel kameralarda arka planı flu hale getirmek profesyonel kameralara göre daha zordur. Sinema ve DSLR kameralar ise 35 veya 65 mm tek CCD kullanırlar. Büyük CCD boyutu nedeniyle diyafram daha çok açılır ve arka plan çok daha kolay bir şekilde flu hale getirilebilir.

Sensör Boyutunun Alan Derinliğine Etkisi
Alan derinliği ve sensör boyutu arasında doğrudan bir ilişki vardır. Genel olarak, sensör boyutu büyüdükçe alan derinliği azalır. Bu durum, büyük sensörlü kameralarda daha sığ bir alan derinliği ile çalışabilme imkânı sunar; yani, arka planı daha kolay flu yapabilir ve öne çıkarmak istenen öğeyi daha güçlü bir şekilde izleyiciye sunabilirsiniz.
Örneğin, full-frame (35mm) bir sensör, APS-C ya da Micro Four Thirds gibi daha küçük sensörlere göre aynı diyafram açıklığı ve odak uzaklığında daha sığ bir alan derinliği üretir. Bunun nedeni, büyük sensörlerde aynı kadrajı elde etmek için daha uzun odak uzaklıklarının kullanılmasıdır. Daha uzun odak uzaklığı ise fiziksel olarak daha sığ bir alan derinliği sunar. Bu fark özellikle portre çekimlerinde ya da dramatik sinematik sahnelerde belirginleşir. Büyük sensörlü bir kamera ile arka planı etkili biçimde fluya alabilirken, küçük sensörlü bir kamerada aynı etkiyi yaratmak için daha açık diyafram ve daha uzak çekim mesafeleri gerekebilir.
Uygulamada Sensör Boyutu Seçiminin Önemi
Kamera seçimi yaparken kullanıcıların üretim ihtiyaçlarına ve estetik tercihlerine uygun sensör boyutunu belirlemesi büyük önem taşır. Özellikle düşük ışıkta çekim yapacak, arka plan ayrıştırmasına ihtiyaç duyacak ya da sinematik bir atmosfer yaratmak isteyen kullanıcılar için büyük sensörlü kameralar (örneğin full-frame ya da Super 35) idealdir. Ancak alan derinliği kontrolünün daha zor olduğu durumlarda —örneğin belgesel ya da haber çekimleri gibi geniş alanların sürekli net olması gereken projelerde— küçük sensörlü sistemler daha avantajlı olabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta ise lens seçimi ve diyafram açıklığıdır. Sensör büyük olsa dahi, lensinizin odak uzaklığı ve diyafram açıklığı bu etkiyi doğrudan şekillendirir. Ayrıca, çekim yapılan nesne ile kamera arasındaki mesafe de alan derinliğini etkiler. Yani sensör boyutu önemli bir unsur olsa da, bu etkinin diğer değişkenlerle birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Bu Yazılarımız da İlginizi Çekebilir: