
Senaristliğini ve yönetmenliğini Çağan Irmak’ın yaptığı dram konulu Babam ve Oğlum filmi 2005 yılında yayınlanmış ve 3.5 milyon izleyici sınırını aşmıştır. Çekimler İzmir’in Seferihisar, Balıkesir’in Ayvalık ilçelerinde 1 ay ve İstanbul’da 10 günde gerçekleşmiştir. Film Türk izleyicisinden tam not almış ve kendi kategorisinde klasik olmuştur. IMDB puanı ise: 8.4’tür.Babam ve Oğlum, Ege’de yaşadığı çiftlikten gazetecilik okuma hevesi ile ayrılan bir gencin (Sadık), yıllar sonra çiftliğe oğlu (Deniz) ile dönüşünü konu alır. Arka planında işlenen 12 Eylül Darbesi ve öncesinde ve sonrasında yaşanan süreçleri bir aile dramı üzerinden konu alır.

Babam ve Oğlum filminin başrollerinde Çetin Tekindor (Hüseyin Efendi), Fikret Kuşkan (Sadık) ve Hümeyra’nın (Nuran) rol aldığı filmin diğer oyuncuları, Şerif Sezer (Gülbeyaz), Yetkin Dikinciler (Salim), Binnur Kaya (Hanife), Ege Tanman(Deniz), Özge Özberk, Erdal Tosun, Nergis Çorakçı, Mahmut Gökgöz, Bilge Şen, Halit Ergenç, Tuba Büyüküstün, Mehmet Canbeg.

Babam ve Oğlum filminin konusu
”ONA BİR ODA VER BABA, GİDECEK BİR YERİ YOK.”
Ege’de yaşayan Sadık, babasının hayal ettiği gibi ziraat mühendisliği okuyup çiftliğin yöneticiliği yerine üniversitede gazetecilik okumak için çiftlikten ayrılmayı ister. Çiftlikte olduğu gibi Sadık tüm hayatı boyunca siyasi olayların içerisinde yer alır. Oğlunu okumaya diye gönderen ve onun siyasi olaylara karıştığını öğrenen babası ile küsmesine sebep olmuş ve uzun yıllar öyle geçmiştir. Sadık politik, düzen karşıtı bir gazete yazarıdır. 12 Eylül 1980 Darbesi gecesi doğan oğlu Deniz annesini doğumda kaybetmiştir. Gün aydınlanırken Sadık elinde bebeği ile yeni yaşamına adım atar. Sol görüşe sahip, siyasi olaylarla şekillenen hayatını sürdüren bu gazeteci adam, oğlu 7 yaşına gelene kadar onunla yalnız yaşamıştır. Sadık’ın bağımlılık derecesindeki sigara ve alkol kullanımı, darbe zamanında gördüğü işkenceler ve yaşadıkları sonucunda hastalanmış ve durumunun ölümcül olduğunu anlamıştır. Bu sebeple oğlunu hiç tanımadığı, bilmediği akrabalarının yanına götürmek zorunda kalır.

Babaannesi, dedesi ve diğer akrabaları ile tanışan Deniz’e hiç bilmediği ve teklikten kurtulduğu bu çiftlik hayatı oldukça keyifli gelir. Muhteşem bir babaanne (Hümeyra), küs olan teyze (Şerif Sezer), saf amca (Yetkin Dikinciler), evde altınlarla dolu kolları ile boy gösteren yengesi (Binnur Kaya) ile kurduğu yeni dünyada oldukça eğlenmektedir Deniz. Tüm aile, evin yardımcısı, kasaba halkı ile yaşadığı tüm olayları hayal dünyasında yer ettiren çocuk Namı ‘Hala Ağa’ olan dedesi ile maceraları keyifle sürerken diğer yandan küs olan dedesi ve babası da kolay olmayan süreçlerden geçer. Yıllar boyu görüşmemenin ve tekrardan bir araya gelmenin yıkıcılığı ustalıkla işlenmiştir filmde. Geçmişle hesaplaşmaları sıkıntılı süreçlere neden olsa da, hastalığından dolayı çocuğunu dedesine emanet edecektir Sadık. Baba ve oğlunun çiftliğe dönmelerine tüm aile sevinirken bir yandan da bir şüphe ile akıllarında soru işaretleri vardır. Kasabada Sadık, uğruna çabaladığı ülkesi, terk ettiği sevgilisi ve kendisi ile yüzleşmeye çalışırken, küçük Deniz ise babası ve dedesinin aralarının düzelmesini sağlar.

” Yüreğim yangın yeri gibi baba…
Ona bir oda ver baba, bir evi olsun ama zaman zaman da çıkıp gidebilsin…” replikleri ile ve Çetin Tekindor’un kültleşen, Çağan Irmak’ın çok iyi yönettiği final sahnesi ile Türk izleyicisinin hafızasına kazınan Babam ve Oğlum filmi zamansızlaşan en iyi dram filmlerindendir. Film boyunca hissedilen duygusal dokunaklı hava final sahnesinde son dokunuşu yapar. Türk insanının doğal yaşantısı, yöresel konuşmalar, giyimler ve yakından bildiği tüm fiziksel ve ruhsal duyguları barındırması ile yayınlandığı dönemde de bu zamanda da hala duygusal yoğunlukla izlenmeye devam eder.