
Teknoloji her gün değişen, büyüyerek gelişen bir kavram olmasının yanı sıra birçok sektörü etkileyen ve gidişatları konusunda onlara yön veren çok önemli bir araç niteliği taşır. Günümüzde teknolojiyle doğrudan ilişkisi olmayan neredeyse tek bir sektör bile yoktur. Dijital ortamda yapılabilecek işlerin sınırsız ve hayal gücüyle doğrudan şekillendirilebilir olması da özellikle sinema ve televizyon sektörlerinde vazgeçilmez bir yer edinmesinde büyük rol oynuyor. Bu sınırsızlık olgusu maalesef bazı zamanlar üretilen dijital içeriklerin tehlikeli ya da uygunsuz olmasına da yol açabilen bir durum. Bu sektörde tabii ki yalnızca dijital avantajlardan faydalanılmıyor aynı zamanda oyunculuklarla gerçek hayattan son derece gerçek olaylar da izleyiciye sunuluyor. Ama maalesef her içeriğin her insan üzerinde etkisi aynı olamıyor ve bazı insanlar bu içeriklerden diğerlerine kıyasla çok daha olumsuz etkilenebiliyorlar. Özellikle belli bir yaş aralığındaki çocuk ve gençler için bazı kurgusal ürünler onların fiziksel ve psikolojik anlamda zarar görmesine hatta hayatlarının değişmesine mal olabilecek kadar tehlike arz edebiliyor.

Tehlike Unsurları
Televizyonda yayınlanan veya sinemada gösterime giren bazı içeriklerin yaş kısıtlaması olsa da çocuklar, bazen istemeden bazen de ebeveyn ihmali yüzünden yaşlarına elverişli olmayan şiddet ve korku unsurlarına maruz kalabiliyorlar. Bu tehlikeli unsurlar bazen çok ağır zararlar vermese de çocukların kişisel, karakteristik ve psikolojik gelişiminde bazı olumsuzlukların temelini hazırlayabiliyor. Bazen de durum daha ciddi olabiliyor. Çocuklar gördükleri ve duydukları her şeyi çok hızlı öğrenen birer sünger zihne sahip olduklarından, kurgusal karakterlerin kurgusal eylemlerini öğrenmek ve uygulamak suretiyle kendilerine ve çevrelerine bilinçsizce büyük zararlar verebiliyor veya kendi psikolojilerini ağır bir şekilde zedeleyebiliyorlar.

Çocuklar Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Çocukların medyadan etkilenip kendilerine zarar verme oranlarıyla ilgili yapılan araştırmalara göre çocuklar, büyük oranda animasyon ya da çizgi film gibi kurgulardan ziyade gerçek oyuncuların yer aldığı, gerçek hayattan esinlenen şiddet içeriklerinden daha fazla etkileniyor. Silah, kavga, intihar gibi olumsuz kavramların dizi ve filmlerde işlenmesi, bu kavramlardan sıkça bahsedilmesi ve bu kavramların yarattığı duyguların yoğunluğu, bu medya unsurlarını izleyen veya maruz kalan çocukların ilgisini çekerek onları bu kavramlara aşina hale getiriyor. Bu kavramlara alışan çocuklar hem psikolojik olarak depresif ve saldırgan tutumlar sergilemeye eğilimli oluyor hem de gördüklerinin aynısını yapmaya teşebbüs edebiliyorlar. Böylece farkında bile olmadan, kendilerine ve çevrelerindeki diğer insanlara büyük ve geri dönüşü olmayan zararlar veriyorlar. Ama bunun yanında çizgi film ve animasyon ögelerindeki şiddet sahnelerinin de çocuklar üzerinde göz ardı edilemez bir etkisi elbette var. Savaş ve korku temalı çizgi ve animasyon unsurları da aslında çocukların bilinçaltına şiddeti sempatik bir şekilde yerleştiriyor.

Çocuklar, bazen gülerek izledikleri, ses efektleri ve karakterlerin tepkileriyle sempatik hale getirilmiş şiddet içeriklerini kendilerine göre bazen yanlış yorumlayabilirler. En basit örnekle 2012 yılında televizyonda çizgi dizi izleyen 4 yaşındaki bir çocuk, karakterlerden birinin, bir diğer karakterin kafasına büyük bir sopayla vurduğunu ve darbe alan karakterin şarkı söylemeye başladığını izledikten hemen sonra, henüz 1 yaşında olan kardeşinin kafasına sert bir cisimle vurup hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Yani şiddet unsurları aslında yetişkinlerin kolaylıkla göremeyeceği, çocukların da kolaylıkla yanlış anlayabileceği, medyanın neredeyse her yerinde yer alan tehlikeli ögelerdir. Bu nedenle çocuklara medya bilincinin aşılanması, medya okuryazarlığı ve ebeveyn denetiminde içeriklerin sunulması özellikle günümüz medya çeşitliliğinde çok büyük önem arz ediyor.
Çocuklarda Televizyon Bağımlılığı yazımız da ilginizi çekebilir!